Sokak lambasının ışığı vuruyordu yüzüne, başı hafif öne eğilmiş. Yalnızdık.
Kaldırıp gözlerini bakmıyordu, bakamıyordu.
Ne olurdu baksaydı, bakmadı, bakamadı!
Kaldırım taşlarını sayıp durdu. Trenin sesi duyulunca uzaktan hızla yürümeye başladı, tabi bende peşi sıra…
Trenin merdiveni ve altı üstü iki basamağı.Aşk üstüne öncem ve sonram idi..
İlk basamağa apar topar bıraktı kendini. İkinci de durdu trabzanı sıkıca kavradı. İşte tam o an… Belki dedim, belki… Bir adım öne çıktım, bekledim. Başını arkaya doğru çevirir gibi oldu, dönse son kez görecektim yüzünü…
Dönmedi. Tuttuğu trabzanı bıraktı, trenin sönük ışığıyla kayboldu.
Efkar dumanını salıp, akıp gitti tren.
Yanıyordum, haberi yoktu. Binip gittiği o trenin dumanı gibiydim.
Gittiğin yere taşır mı ”beni” yüreğin bilmem? Ama, ben ”bizi” peşinden getireceğim ya, dur bekle…
“Bizi” taşımak tek başına bazen ağır gelse de, güç içinde ki sevgide! Ama yaşamı ıskalama sem yine de…
BeğenLiked by 1 kişi