Günleri saatlere, saatleri anlara bölmüşler. An dedikleri tekrarı olmayan şey olmalı.
Anda kal dediklerinde, ben ne anlardım? Sadece o an için mi sevmek, o an için mi bakmak gökyüzüne… Yanıldığımı görmek ne acı…
En umutsuz, en mutsuz ana takılıp, hatta çakılıp kalmışız. Kötü olan anlara…
An, saat, gün hayat birbirinin hep tekrarı, yok öyle deveyi düze çıkarmak. Her karanlığın aydınlığı var falan! Ben kendi etrafımda dönüp duruyorum mesela, dünya mı bir tuhaf ben mi?
Yeniden revize edin bizi, dengemizi döngümüzü yeniden inşa edin.
Mesela; hayal gücünü, umudu, beklentiyi yeniden tanımlayıp ayar verin bize.
Daha az üzülelim olmaz mı?
Bir robot misali; otur kalk, yürü sıfırla, yenile…Noluyoruz???
Düşün, kur, çalış ve yap ve sonuç için bekle bekle bekle . Beklerken yitiriyor bütün anlar anlamını.
Bir durun artık.
Kesin bu saçma telaşı!
Kaldırımda yürü diye çekiştiriyor kadın çocuğu, adam ayağını sürte sürte yürüyor çekerken sigarasından son demi, oğlan kızın saçlarını okşuyor vs… Herkes anda peki anın devamı…?
Gözlerimi kapıyorum.
İnanın iyi böyle, bana ne ondan bundan.
Ben kendi akreple yelkovanımı kovalıyorum.
“Yeni bir dünya, yeni bir döngü için belki geleceğin geleceği çok güzeldir.”
Kim bilir? Güzeldir belki. 💗
BeğenBeğen
Bilinmeyenler hep cazip gelmiştir bana.
BeğenLiked by 2 people