Arada Kalmışlık

Arada kalmış tüm gerçekliğimiz.

Aman tadımız kaçmasın, laf söz uzayıp gitmesin. Ne olur canım bir kerecik he desenler falan. İşleri böyle yürüttük yıllarca, onun ya da benim doğrumun çok da bir önemi olmadığı apaçık ortada. Bir doğru var toplum gerçeğinin dayattığı. Peki o toplum dediğimiz ne biliyor beni, benim içimi ?Yahut senin içini? 

Sesler yükselince de mesela burada patlak veriyor.

Aman evladım diyenlere… Ellerinizden öperim ama o iş artık öyle değil, senin tecrüben varsa benim de yaşamak isteme arzum var diyenlerin sesleri çoğalsın. Bu bir temennidir…  Kafalar gittikçe karışıyor. Ve o hiç eskimeyen belki yüzyıl geçse de eskimeyecek söz gelip yerini buluyor. ”Eskiden böyle miydi?”  Yahu eskidi işte, değişti, değişmeli.  Sen bakma dünün dününe, şimdiye bak bunlar teknoloji gibi, beslenme alışkanlıkları giyim kuşam gibi düşüncelerde değişecek zaten hepsi düşünce ürünü değil mi? Ama asıl düşünce bireyselleşen düşünceler. Siz altı kişi git o işe gir diyorsunuz ama ben okudum, araştırdım yetmedi gidip gördüm. Öyle değilmiş o iş diyen bir adama, ne diye bildiğin yoldan yürüme de bizim sözümüzle iş yap dersiniz?

Tarihin hala açık sayfalarında iç burkan hikâyeler çoğu şair, çoğu yazar yahut gezgin ne badireler atlatmış. Şair olup da ne yapacaksın onla ev mi geçindirir insan? Git bir tabip ol. Ah amcam ah teyzem, nice hekimin çare olamadığı o derdi senin evladın iki satırla özetlemiş ya buna ne demeli? İyi ki dinlememiş sizi vurmuşlar sazın teline, oturup yazmış anlatmışlar. İyi ki düşüp yollara keşfetmişler. Yanlış ya da doğru yaşayıp da görmüşler. Bu dünyaya böylesi lazım böylesi. Senin doğrunu sen yaşamışsan ne mutlu! Ama bilinen bir gerçektir ki kendi doğrusunu yaşayamayanların karın ağrısıdır hep bu, bir nevi bencillik, öç alış. Bana yaşatmadılar varsın o da yaşamasın derdi! Çok azı vardır bana müsaade etmediler sen yaşa be evladım diyen. Vazgeçin rica ediyorum vazgeçin. Zor, çok zor biliyorum. Tutuklu kalmışlar bu doğrularına, o zaman biz vazgeçireceğiz. İncinerek, üzülerek belki de.

Geçenlerde dinledim işi gücü yerinde bir adam, bir ilişkiye başlıyor. Anne onayına takılıyor ilişki anne beğenmiyor kızı. İki cambaz bir ipte, derken ipler geriliyor.  Kız bastırıyor istiyor musun?  Adam diyor ki evet. E, o zaman dışarıda her şey yolunda eve geliyor anne Nuh diyor peygamber demiyor. Bu kız olmaz da olmaz yahu neden niçin?  Oğlunun seçim hakkını elinden alan, sevip belki ilerde evleneceği kadını seçme hakkını kendinde gören bir anne. Arada kalıyor adam. Çaresiz… Olay öyle bir hal alıyor ki, akıllara zarar. Anne baskısına dayanamıyor adam gönlü razı değil, bitiriyor ilişkiyi. Kadın hazmedemiyor haliyle.  Hem adama hem annesine iki kat öfke ile kalkıp büyü yapıyor. Şimdi içinizden millet uzaya gidiyor muhabbetine girdiyseniz bırakın. Bu bizim toplumun illegal gerçeği. Kabul edin ya da etmeyin.

Neyse. Adam ev, iş, ilişki erken dağıtmış. Durum psikolojik aslında desteğe ihtiyacı var. Bir kadının karşında ne duyguları ne erkekliği söz geçirememiş yenik. Kabullenmek zor. İçten içe nefret besliyor anneye. Annenin iddia şu oğlum, bu kız seni yer paran bitince de bırakır. Tabi düşünce sadece, ispatlanamıyor. Baş ağrıları davranış bozuklukları agresif ve yalnız kalma halleri artıyor adamın anne suçlu, olanları görmezden geliyor. Arkadaşları oğlum toparlan bırakma kendini falan yok adam iyi değil. Ben halden anlarım diyen birisi siz bunu bir hocaya götürün diyor. Neyse gidip buluyorlar hocayı. Hocada devrin adamı kaçak göçek iş yok KDV’li çalışıyor. İddialı ok gibi atıyor sözlerini. Sende iki büyü var biri annenden diğeri bıraktığın kadından. Sıkı durun, kadın ölüm büyüsü yaptırmış. Kuyuya atılan sabun misali için için eriyip gidecek. Adam şaşkın. Bir anne bunu evladına, seviyorum diyen bir kadın sevdiğine nasıl yapar? Senin doğrun kimin umurunda çaresiz kardeşim annen ve sevdiğin kadın kendi doğrularını yaşıyorlar, aç gözünü. Annen istemedi insanüstü güçlere başvurmaya kadar gitti o kadar sağlama aldı kendini. Kadını bıraktın zor tabi onun durum hırsla öfkeyle ancak ayağa kalkabildi o da.

Hoca okumuş üflemiş sözüm ona bizim adam toparlamış. Daha iyiymiş. Mesela burada sonlansın. Şimdi ne oldu ne anladık? Niye düşünce savaşına giremedi bunlar? Sevgi de düşünce barındırır. Niye üçü de tam olarak anlatamadı derdini. Gidip türlü yollara başvurdular. Bu hadisede tek suçlu var ben diyeyim size. O adam. Başına ne gelse de müstahak dediğim o adam öğrendim kırkına yakınmış. Yahu daha sen ne anne sözü dinliyorsun ne de başka bir kadın sözü. Sen neden kendi sözünü dinlemiyorsun. Çünkü sonrasında başka biri daha olmuş hayatında anne ona da müdahaleye başlamış hepten kızdım o adama dedim sana ne yaparlarsa az. Sen daha sus sustur içini. Annen yarın öbür gün ölüp gidecek sen yalnız kalınca tüm bunların pişmanlığını nasıl yaşayacaksın onu bir düşün. Kıssadan hisse alın ne alırsanız bu hadiseden. Ama yok artık, olmasın böyle hikâyeler. Kendi hayatınız ya, savaşın, sesli kurun şu cümlelerinizi istemediğiniz bir şeyi size zorla yaptırmazlar ya da çok istediğin şeylerden ne diye başkaları uğruna vazgeçersin?

Ben lisedeyken, liseler arası tiyatro yarışmasına katılmıştım. İlk gösterimde Valisi, Belediye Başkanı derken protokol uzadı ve gece bitti etkinlik. Gece yarısı bir kız eve gelecek, üstelik babası tiyatroya izin vermemişken. Eve geldim evin kapısı içeriden babam tarafından kilitlenmiş. Annem gelip açtı. Herkes üstüme geliyor öyle bir çaresizlik ki. Eve kapımıza kadar bırakan tiyatro hocam oysa ki.  Ben sesimi çıkaramıyorum tabi, neden suçluyum peki suç ne?  Suç tiyatroya dâhil olmam. Ertesi sabah babam beni okula göndermedi… Aradım okulu anlattım dedim sizin yüzünüzden hocaya, hocam üzüldü. Tekrar tekrar telefon konuşmaları… Okul müdürü tiyatro hocam ve okulun rehber hocası babamın işyerine gitmiş benim adıma özür dileyip konuşmuş, iznini almışlar. Ana karakterdim, ne tiyatro devam ederdi ne de eğitim hayatım.

Nedir buradan çıkan sonuç? Ben doğrumu ancak gücümün yettiğine, daha doğrusu beni anlayana anlattım, hocama. O da gücünün yeteceği kişi ya da kişileri alarak çıktı babamın karşısına. Babam da gücüne inandığı kişileri dinledi. Sonuç gözlerimde yaşlar o tiyatro sahnesinde seyirciyi selamladım.

Ve öğretti hayat gücü gücü yetene. Ve inandım sen doğrunla yaşarsan arada kalsan da elbet çıkarsın tekliğe…

Aradan sıyrılabilenlere selam olsun.

Arada Kalmışlık” için 14 yorum

  1. “Yeni icatlar yaratan” kalemine sağlık, ilk okumaya başladığımda ilk hissi düşüncem “kim üzmüş kızımızı?” hadsizliğiydi… Gölge tarafımı bağışla.. :/)

    Liked by 2 people

              1. Hades’in yeraltı, ölüler ülkesine kaçırdığı, Tarım tanrıçası Demeter’in kızı.. Velhasıl 6 ay yeryüzüne çıkılmasına izniyle baharın gelişi, tekrar aşağı inmesiyle kışın gelişine neden olan Mitolojik hikaye. Bu ve buna benzer bir çok kadın karakterlerin ortak karakteristikleriyle, kadının tüm yaşamı boyunca girip çıktığı dönemleri, bazen de kişilik özelliğini tarif eden tipe denebilir arketip tabiri de… Hoşluk buradan olsa gerek 😉

                Liked by 1 kişi

  2. bizde şiirler yazdık. sadece ilk kitapla kaldı.kırmak gerek bazı şeyleri.ceket alıp çıkman gerekiyorsa çıkacaksın.
    kaybolmakta olsa sonunda yola çıkılmamış bir hayat yaşanmamış bir hayat olarak kalabilir

    Liked by 2 people

Bir Cevap Yazın

Please log in using one of these methods to post your comment:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s